ülke virüs, doğal afet, enflasyonlarla yıla başladı.
corona , tv de gördüğüm çin'de insanların düşüp öldüğü ohooo bize gelmez dediğim günlerin en içinde daha beterini yaşıyoruz yaklaşık iki yıldır,
ne bileyim cocukların doğum gününden sonra herkesle uzun bir süre ayrı kalacağımı..
evden çalışmaya geçtiğimiz ilk günler iyiydi.
ailece evdeyiz koşturma yok, hadi hadi yok, etkinlik çok, temizlik çok, sürekli çamaşır yok, ütü yok.. alışverişe gidip torba taşımak yok. yerine sürekli ekmek yapmak var :) sanal marketten alınan iğneyi bile saatlerce balkonda tutup, sirkeli domestoslu sularla silmek var.
''mertin bir ara isyan edip, bir günde domestos kokma'' demesini unutamıyorum mesela, ruh hastasına bağladığım ve etrafımdaki herkesinde aynını yaşadığı durum..
anneme, babama, arkadaşlarıma hasret kaldığım günler! ya whatsaap ta olmasaydı..
sonuna yaklaşıyoruz sanırım inşallah bir an önce...
30 ekim İzmir depremi;
bunu da bilmezdim 25 sn de hayatımın değişeceğini...
Demir ve Gurur 'u derslerden uzak kaldıkları için corona da azaldı diye düşündüğümüzden evimizin karşısındakı akademiye vermiştik. bizde mertle pazara gitmiştik dönüyorduk. lastik patladı diye düşünüp sağa çektikten sonra hala sallanmaya devam ettiğimizden arabadan indik. arabada hiç depreme yakalanmamıştım ,arabadan inerken bile deprem olduğu düşünmedim, ta ki yandaki aracın hanımefendi deprem oluyor demesine kadar..
eyvah!
çocuklarım..
akademi zemin kattaydı ama yeni bina altındaydı. bana bunu o an anlatmak çok zor.
çocuklarım öldü, binanın altında kaldılar diye bağırıyordum. çünkü karşıyaka'da acayip bir toz bulutu yükseldi.
aramızdaki mesafe 1 km. hemen telefona sarıldım. okul sahibinin biz iyiyiz merak etmeyin dedikten sonra telefonların saatlerce ulaşılamıyor olması. neyse ki sağsalim kavuştum çocuklarıma çok korkmuşlardı. bizim binaya baktım herkes çığlık çığlığa koşuşturuyor. girişteki mermerler düşmüş o görüntüyü unutamıyorum. 5 şiddetinde bile sokakta yaşayan ben içinde olsaydım ne olurdu bilemiyorum. annemlerin yanına gitmeye çalışıyoruz, 3. denememizde anca gidebildik. o kadar trafik vardı ki biz dahil herkes canının derdine düşmüştü. mahşer yeri gibiydi.
evin içini görmediğimiz için ,komşulardan haberlerini alıyorduk ,gelen ekipler orta hasarlı olduğunu söylemişler. hayatta giremezdim eve taşınacaktık mecbur, ev aramaya başladık günlerce izmir-çeşme-çeşme-izmir gittik geldik, kalp yorgunluğu bir yana ayaklarımı hissetmiyordum ağrıdan.
o kadar fırsatçı bir ülkedeyiz ki, hasarlı evlerini boyayıp kiralayanlar, satanlar, 3 liralık eve 5 isteyenler, 2 liralık taşınmaya 4 isteyenler, 3 depozito üstüne senet isteyenler, adamın evinde bir klima var ekstra sanki evini sırtlayıp götüreceğiz. akıl tutulmasını o günlerde inanılmaz yaşadım.
sonunda bulduk orta halli zemini sağlam bir yerde bir ev, kiracı olduk..
16 yıl, iki evlat ,heyecanlar, sevinçler, hatıralar, üzüntüler, pişmanlıklar ,kahkahalar, hepsini geride bırakarak , daha güzellerini biriktirmek üzere şimdilik ayrıldık. dönüşümüz muhteşem olsun..
okullar açıldı. çocuklarımın okula koşarak gideceklerini hiç düşünmezdim.
sıkıldık çok sıkıldık..
ikisi de iyi şükür..
depremden sonra bir de kızımız oldu o da iyi çok şükür ''loli''
demir tek doz aşısını oldu. ikinci dozunu yaptırmakta çok kararsızdım. beklemede şuan..
gurur'un sınıfı karantidaydı bu hafta başladı. biz negatifiz çok şükür..
çok büyüdüler, bazen bazı hareketlerine durun büyüyemezsiniz falan diyorum.
ne çok yazasım gelmiş..
görüşmek üzere..